Özgün Marka Algısı Yaratmanın Püf Noktaları
Teknoloji özellikle de sosyal medya platformları iş hayatlarımızda da oldukça etkin bir rol oynuyor.
Bu rolün ne derece etkin olduğu ise tartışma konusu çünkü işin perde arkasına bakıldığında gerçeğin
ne kadarının objektif bir şekilde yansıtıldığı akıllarda soru işareti bırakıyor. Sosyal medya
platformlarının temelinde yatan düşünce eğlenmek ve eğlendirmek. Ne yazık ki kapitalist düzenle
birlikte bu platformlar temel amacından saparak evrim geçirmeye başladı. Artık daha çok ticari amaca
hizmet eden ve insanların geleceğini şekillendirmesinde rol oynayan araçlara dönüştüler. Bununla
birlikte insanın psikolojik zayıflıklarının sömürülmesi şirketlere birçok konuda avantaj sağladı.
Özellikle insanların davranışlarının tahmin edilebilirliğinin artmasıyla şirketler oluşabilecek
problemlere önceden çözümler üretmeye başladı. Sonuç olarak şirketler kâr ederken insan deneyimi giderek metalaştı.
Diğer yandan sosyal medya platformlarının kullanımının artmasıyla birlikte hayatımıza yeni
kelimeler girdi. Bunlardan kuşkusuz en çok duyduğumuz ise “online”. Markalar artık neredeyse tüm
süreçlerini online olarak yönetiyorlar. Teknolojinin bu derece gelişmesi ve bu platformların
etkinliğinin giderek hız kazanması markalara daha geniş kitlelere ulaşma konusunda büyük avantaj
sağlıyor. Böylelikle markalar insanlar üzerinde istedikleri algıyı daha hızlı ve etkin bir şekilde
yaratıyor. İşte bu noktada akıllarda soru işareti bırakan nokta yaratılmak istenen algının ne derece
gerçeği yansıtıp yansıtmadığı.
Bu durumu daha spesifik bir örnekle ele alalım: şirketler artık açık pozisyonlarını online kanallar
aracılığıyla duyuruyor ya da diğer bir deyişle satışa çıkarıyor. Aslında satışa çıkardıkları sadece bir
açık pozisyon değil; aynı zamanda şirketin ismi, vizyonu ve de kültürü. Bu yüzden bu noktada marka
olarak şeffaf olabilmek oldukça önemli. İşi almak isteyen kişiden size zaman ayırmasını ve özveriyle
çalışmasını bekliyorsanız yaratmak istediğiniz algıyı gerçeğe en yakın şekilde ortaya koymalısınız.
Peki, bir işveren marka pazarlamacısı olarak bu algı en doğru şekilde nasıl yaratılabilir ve
yönetilebilir? Bu soruya birkaç ipucuyla cevap verebiliriz. Öncelikle online platformlarda aktarılan
markanın hikayesinin, kültürünün ve vizyonunun gerçek çalışan deneyimleriyle örtüşmesi gerekir.
Eğer bu değerler henüz yapım aşamasındaysa son durumla ilgili güncellemelerin paylaşılması oldukça
önemli. Bunun dışında, bir şirket kültürünün en temelinde çalışan davranışları ve motivasyonu yer alır.
Terfi almak ya da ödüllendirilmek çalışanları motive ederken şirket kültürünün devamlılığına da katkı
sağlar. İşveren marka pazarlamacısı olarak bu konuda da yetkinlik sahibi olmak gerekir.
Yönetici olarak hem olumlu hem olumsuz geri dönüşler alınabilir. Özellikle olumsuz geri
dönüşlerde tepkisel ya da savunmacı tutum sergilemek yerine daha proaktif olmak çalışanlar ile
iletişimi olumlu olarak etkiler. Açık iletişime sahip olmak çalışanların saygısını ve güvenini
kazanmanın en temel yoludur diyebiliriz.
Aynı zamanda çalışanlara güven duymak da bu noktada oldukça önemli. Unutulmamalıdır ki
markanın ya da şirketin sürdürebilirliği tamamen çalışanlara bağlı. Özellikle sosyal kanallarda
yaratılan marka algısında çalışanlara verilen önem vurgulanmalı. Bu hem fotoğraflarla hem de gerçek
çalışan deneyimleriyle aktarılmalı çünkü önemli olan söz değil eylem. Aynı zamanda çalışanlar ile
paylaşımda bulunmak ve onlarla etkileşim halinde olmak da diğer önemli bir nokta. Bunun yanı sıra
sadece çalışanlarla değil adaylarla da iletişimde doğru dil ve yönetim kullanılmalı. Karşımızdaki adaya
düşünceli yaklaşmak onun algısında pozitif rol oynar.
Sonuç olarak yansıtılan resim gerçeğe en yakın olmalı. Marka bir insan gibi düşünülmeli. Sahip
olduğu niteliklerin, değerlerin ve kültürün markanın temelini oluşturduğu unutulmamalı ve bunların
hepsinin sürdürebilir olması yaratılan algının gerçekliğine bağlı.